5 Eylül 2024 Perşembe

Türkiye’de Geleneksel ve Modern Kültür Arasındaki Çatışma: Dış Baskılar ve İçerideki İşbirlikçiler

Türkiye, tarih boyunca hem iç dinamikleri hem de dış güçlerin etkileriyle şekillenen bir ülke olmuştur. Geleneksel değerleri koruma çabası ile modernleşme arasında kalınan süreç, bu iki kültürel eğilim arasındaki çatışmayı derinleştirmiştir. Ancak bu çatışma, yalnızca toplum içindeki farklı grupların karşıt ideolojilerinden kaynaklanmaz; dış güçlerin etkisi ve içerideki işbirlikçilerin rolü de bu süreci şekillendiren önemli faktörler arasındadır. Bu makalede, Türkiye'deki geleneksel ve modern kültür arasındaki çatışmanın dış baskılar ve iç işbirlikçilerin etkisiyle nasıl derinleştiğini ele alacak ve çözüm önerilerini tartışacağız.


Tarihsel Arka Plan: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e

Türkiye’nin modernleşme süreci, 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun Batı ile daha fazla entegre olma çabalarıyla başlamıştır. Tanzimat ve Islahat Fermanları ile başlatılan reformlar, Osmanlı toplumunu modernleşmeye zorlarken, bu çabalar çoğu zaman dış baskıların bir sonucu olarak hayata geçirilmiştir. Batı’nın özellikle ekonomik ve askeri üstünlüğü, Osmanlı yöneticilerini bu tür reformlara itmiştir. Ancak, bu reformlar toplumun geniş kesiminde geleneksel değerlerin tehdit altında olduğu düşüncesini doğurmuştur.


Sultan Abdülaziz ve II. Abdülhamid Dönemi: Dış Baskılar ve İçerideki Muhalefet

Sultan Abdülaziz, modernleşme yanlısı bir lider olarak Batı tarzı reformlar yapmaya çalışırken, Osmanlı’nın geleneksel yapısına bağlı kesimlerin ciddi tepkisiyle karşılaşmıştır. Ancak burada dikkat çekici olan, bu tepkilerin sadece içerideki gelenekselcilerden değil, aynı zamanda dış güçlerin yönlendirdiği iç işbirlikçilerden de gelmesidir. Sultan II. Abdülhamid, bir yandan Batı’nın Osmanlı üzerindeki baskısını  dengelemeye çalışmış, diğer yandan da İslamcılığı ve geleneksel değerleri güçlendirme çabası içine girmiştir. Ancak bu dönemde de dış güçlerin etkisi ve onların içerideki destekçileri, Abdülhamid’in denge politikasını zayıflatmış ve Osmanlı’nın iç karışıklıklar yaşamasına neden olmuştur.


Cumhuriyet Dönemi: Dış Müdahalelerle Modernleşme Zorlaması

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte modernleşme süreci hız kazanmış ve Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde köklü reformlar gerçekleştirilmiştir. 

Batı ile daha yakın ilişkiler kurma çabası , dış politikada bağımsızlık iddiasına rağmen, Batı’nın Türkiye üzerindeki etkisini artırmıştır. İçerideki modernleşme hareketlerini destekleyen gruplar, Batı yanlısı politikaların en büyük savunucuları olmuştur. Ancak, bu reformlar özellikle kırsal kesimde yaşayan halkın gözünde dış baskıların bir ürünü olarak algılanmış ve tepkiye yol açmıştır. Geleneksel değerlere sıkı sıkıya bağlı olan bu kesimler, modernleşme hareketlerine şüpheyle yaklaşmış ve bu durum Türkiye’deki kültürel çatışmayı derinleştirmiştir.


Adnan Menderes ve Dış Baskılar: İçerideki İşbirlikçilerle Mücadele

1950'lerde Adnan Menderes, kırsal kesimi kalkındırma politikaları ile Türkiye’nin geleneksel değerlerine sahip çıkmaya çalışmış ve bu doğrultuda Batı’ya karşı daha dengeli bir politika izlemek istemiştir. Ancak, bu politikalar, dış güçlerin desteğiyle hareket eden içerideki bazı işbirlikçi gruplar tarafından engellenmeye çalışılmıştır. 1960 darbesi, dış güçlerin Türkiye üzerindeki etkisini gösteren en somut örneklerden biridir. 

ABD ve Batı’nın etkisiyle gerçekleştirilen bu darbe, Menderes’in hükümetine son vermiş ve Türkiye’nin modernleşme sürecini dış müdahalelere daha açık hale getirmiştir.


Turgut Özal ve Küreselleşme: Dış Baskılarla Uyumlulaşma

1980'lerde Turgut Özal, Türkiye’yi küresel ekonomiyle entegre etmeye çalışmış, bir yandan da muhafazakâr değerlere sahip çıkmaya gayret etmiştir. Ancak, Özal’ın modernleşme politikaları, Batı’nın ekonomik baskıları ile şekillenmiş ve bu süreçte Türkiye’nin iç politikası, küresel ekonomik sistemin bir parçası haline gelmiştir. Özellikle IMF ve Dünya Bankası gibi küresel finansal kurumların baskıları, Türkiye’nin ekonomik politikalarında dışa bağımlılığı artırmış, içerideki modernleşme yanlısı grupların bu baskılara boyun eğmesine neden olmuştur.


Necmettin Erbakan: Dış Güçlere Karşı Direniş ve İçerideki İşbirlikçilerle Mücadele

Necmettin Erbakan, Türkiye’nin geleneksel değerlerine sahip çıkma ve Batı ile olan ilişkilerini dengeleme çabası içinde olan bir lider olarak öne çıkmıştır. Erbakan’ın modernleşme karşıtı söylemi ve İslami değerleri ön plana çıkarması, Batı’nın ve içerideki işbirlikçilerin yoğun baskısıyla karşılaşmıştır. 28 Şubat süreci, Erbakan’ın bu politikasına son veren dış müdahale ve içerideki işbirlikçilerin iş birliğinin en somut örneklerinden biridir.


Recep Tayyip Erdoğan Dönemi: 

Geleneksel Değerler ile Modernleşme Arasında Bir Denge Arayışı

Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye, modernleşme çabaları ile geleneksel değerlere sahip çıkma arasında bir denge kurmaya çalışmıştır.  Dış baskılara karşı koyma ve Türkiye’nin bağımsız politika üretme girişimleri, Batı tarafından yakından izlenmiş ve zaman zaman engellenmeye çalışılmıştır. İçerideki modernleşme yanlısı grupların ise bu dış baskılara paralel bir şekilde hareket ettiği görülmüştür. Gezi Parkı olayları  ve sonraki süreçler, dış müdahalelerin içerideki işbirlikçilerle nasıl birlikte hareket ettiğini gösteren önemli dönüm noktalarından biridir.


 Türkiye’de Kültürel Çatışmanın Çözümü: Dış Baskılara Karşı Bağımsız Bir Yol


1. Kendi Modernleşme Modelimizi Geliştirmek:

 Türkiye’nin modernleşme sürecinde dış güçlerin baskılarından bağımsız bir model geliştirmesi elzemdir. Batı’nın dayattığı reformlar yerine, Türkiye’nin kendi kültürel değerlerine ve ihtiyaçlarına uygun bir modernleşme modeli oluşturulmalıdır.


2. Toplumsal Diyalog ve Ortak Değerler Üzerinde Uzlaşma:

 Geleneksel ve modern kesimler arasındaki kutuplaşmayı azaltmak için, toplumsal diyalog mekanizmaları geliştirilmelidir. Aile, birlik, dayanışma gibi her iki kesimin de üzerinde uzlaşabileceği değerler öne çıkarılmalıdır.


3. Dış Güçlerin Etkisini Azaltmak: 

Türkiye’nin bağımsız bir dış politika izlemesi, dış güçlerin iç işbirlikçileri ile olan bağlantılarını zayıflatacaktır. Bunun için ekonomi, savunma ve teknoloji gibi stratejik alanlarda bağımsızlığın güçlendirilmesi gerekmektedir.


4. Kültürel Eğitim ve Farkındalık: Eğitim sistemimizde, hem geleneksel değerleri hem de modern dünyayı anlamayı sağlayacak kapsayıcı bir müfredat oluşturulmalıdır. Bu sayede, genç nesiller dış baskılara daha az maruz kalan ve kendi kültürel değerlerine daha fazla sahip çıkan bireyler haline gelecektir.


Türkiye’nin modernleşme süreci, sadece iç dinamiklerle değil, aynı zamanda dış güçlerin etkisi ve içerideki işbirlikçilerin faaliyetleriyle şekillenmiştir. Tarih boyunca Sultan Abdülhamid’den Erbakan’a, Menderes’ten Erdoğan’a kadar birçok lider, dış baskılara karşı koyarak Türkiye’nin geleneksel değerlerini modernleşme ile dengeleme çabası içinde olmuştur. Ancak, bu süreçte yaşanan dış müdahaleler ve içerideki işbirlikçiler, Türkiye’nin modernleşme sürecini zora sokmuştur. Türkiye’nin kendi modernleşme modelini oluşturması ve bu süreçte dış baskılardan bağımsız hareket etmesi, kültürel çatışmaların çözümünde önemli bir adım olacaktır.


Seçilmişlik Mitinden Evrensel Sisteme: Gezen Projeleri ve Yeni Bir Medeniyet Modeli

 Dünya, uzun süredir bir "seçilmişler" sistematiği üzerinden yönetiliyor. İsrail, kendisini Tanrı’nın seçilmiş kavmi; Amerika is...