Geçtiğimiz günlerde tansiyonum 200’e çıktı. O an, kontrol edilemeyen bir şekilde hızla yükselen tansiyonumun hayatım üzerinde ciddi sonuçları olabileceğini fark ettim. Beyin kanaması, felç ya da ölüm… Birkaç saniye içinde bu olasılıkların aklımdan geçtiğini hatırlıyorum. Hayatın ne kadar kısa, kırılgan ve belirsiz olduğunu derinlemesine hissettim. O an için her şey kontrol altında görünüyordu, ama biliyordum ki, biraz daha kötüye gitseydi bugün burada olmayabilirdim.
Bu tecrübe bana sadece bedensel sağlığın ne kadar önemli olduğunu değil, aynı zamanda hayatın her an ne kadar beklenmedik bir şekilde sona erebileceğini de öğretti. Felaket senaryolarını düşünmekten kendimi alamadım: Yaşamın bir anda sona ermesi halinde yarım kalacak projeler, tamamlanmamış hayaller ve veda etmeden geride bırakılan insanlar... İnsanın birdenbire hayatın sınırlarıyla karşı karşıya kalması, birçok şeyi yeniden değerlendirmesine neden oluyor.
Hayatın Kısa ve Belirsizliği Karşısında Ne Yapmalı?
Bu deneyim, beni birkaç temel soruyla yüzleştirdi: Hayat bu kadar kısa ve belirsizse, gerçekten ne yapmalıyız? Hangi yönlere odaklanmalı, nasıl bir yol izlemeliyiz? İşte bu sorulara yanıt ararken fark ettiğim birkaç önemli nokta.
1. Önceliklerini Belirlemek
Yaşamın geçiciliğini idrak etmek, aslında bir fırsat sunuyor: Gerçekten önemli olan şeylere odaklanmak. Sağlık, aile, yakın arkadaşlar, üzerinde çalıştığınız projeler ya da topluma katkı sağlama gibi konular, hayatın yoğunluğu içinde gözden kaçabiliyor. Oysa bu tür deneyimler, yaşamın karmaşık yapısı içinde neyin değerli olduğunu yeniden hatırlatıyor. Benim için bu olay, önceliklerimi daha net belirlemem gerektiğini gösterdi. Sadece büyük projeler değil, aynı zamanda kişisel sağlık ve aileyle geçirilen zaman da en az o projeler kadar önemliydi.
2. Küçük Ama Anlamlı Adımlar Atmak
Büyük hedeflere ulaşmak için zaman zaman kendimizi çok zorlar, sürekli daha fazlasını yapmaya çalışırız. Oysa her gün küçük ama anlamlı adımlar atmak, hem işlerin ilerlemesine hem de hayatın her anından keyif almaya yardımcı olabilir. Yaşamın belirsizliğini kabul etmek, sadece büyük hedeflere odaklanmak yerine, bugünü dolu dolu yaşamak gerektiğini hatırlatıyor. Şu an sahip olduklarımıza şükretmek, geleceği çok fazla kaygı konusu haline getirmeden bugüne odaklanmak, her anı daha değerli kılabilir.
3. Sağlığa Öncelik Vermek
Bu yaşadığım sağlık sorunu, bana vücudumu ne kadar ihmal ettiğimi gösterdi. Sıkı çalışma temposu ve günlük koşuşturmacalar içinde, bedenimin verdiği sinyalleri görmezden gelmek kolaylaşıyor. Ancak hayatın devamlılığı için önce kendi sağlığımıza dikkat etmemiz gerekiyor. Sağlık, sadece bedenimiz için değil, zihin yapımız ve işlerimize olan motivasyonumuz için de temel bir öneme sahip. Kendimizi ihmal ettiğimizde, tüm çabalarımız ve projelerimiz bir anda anlamını yitirebilir.
4. Anı Yaşamak ve Minnettar Olmak
Geçmişe takılmak ya da gelecekle ilgili sürekli kaygılanmak, anı yaşamayı zorlaştırıyor. Bu deneyim bana her anın kıymetini bilmeyi öğretti. O an, belki de her şeyin sona erebileceği düşüncesiyle daha önce fark etmediğim detayları fark ettim. Birkaç saniye içinde aklımdan geçen "Ya yarın burada olmazsam?" sorusu, bugün sahip olduğum her şey için minnettar olmam gerektiğini bana hatırlattı. Sağlık, aile, dostlar, üzerinde çalıştığım projeler... Tüm bunlar aslında yaşanmakta olan anın ne kadar kıymetli olduğunu gösteriyor.
5. Bir Miras Bırakmak
Belki de bu tecrübenin en güçlü farkındalığı, yaşamdan sonra geride bıraktığımız şeyler oldu. Bir insan olarak projelerime, etrafımdaki insanlara ve toplum üzerindeki etkime daha fazla odaklandım. Bu dünyada ne bıraktığımız, yaşadığımız sürece yaptığımız işlerden, insanlarla olan ilişkilerimizden ve topluma sağladığımız katkılardan oluşur. Bu yüzden, geride değerli bir şey bırakmak, kısa ve belirsiz yaşamın anlamını artırmanın yollarından biri olabilir.
Hayat, kısa ve belirsiz olabilir, ancak bu belirsizlik, her anı daha dolu dolu ve anlamlı yaşamamıza olanak tanır. Bu yaşadığım tecrübe bana, kontrol edemediğimiz şeyleri kabul etmenin ve kontrol edebildiğimiz alanlara odaklanmanın ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Her gün küçük ama anlamlı adımlar atarak, sağlık ve mutluluğa öncelik vererek, bugünün değerini bilerek, geride anlamlı bir miras bırakmak mümkün. Belki de ölümle yüzleştiğimizde gerçekten yapmamız gereken tek şey, hayatı dolu dolu yaşamaya devam etmektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız işin teşekkür ederim.