28 Haziran 2025 Cumartesi

Seçilmişlik Mitinden Evrensel Sisteme: Gezen Projeleri ve Yeni Bir Medeniyet Modeli

 Dünya, uzun süredir bir "seçilmişler" sistematiği üzerinden yönetiliyor.

İsrail, kendisini Tanrı’nın seçilmiş kavmi;
Amerika ise Tanrı’nın seçilmiş ulusu olarak konumlandırdı.
Bu inançlar sadece teolojik değil, aynı zamanda siyasi ve sistemsel hegemonya aygıtlarına dönüştü.

Peki, bu yapıların karşısında nasıl bir alternatif kurulabilir?
Türkiye merkezli, evrensel ahlak ve üretim değerlerine dayalı, dışlayıcı değil kapsayıcı bir sistem nasıl inşa edilir?

Bu sorunun içinden çıkmak için önerilen projelerden biri: Gezen Ekosistemi.
Bir bulut sistem... ama aynı zamanda bir mahalle.
Bir pazaryeri... ama aynı zamanda bir değer ağı.
Bir teknoloji projesi... ama aynı zamanda bir kültürel onarım girişimi.


1. Seçilmişlik Sistemlerine Karşı Evrensel Ahlaki Ağlar

ABD ve İsrail, kendi mitolojik altyapılarına dayanarak dünyayı dönüştüren güçler kurdu.
Bu güçler, sadece ekonomik ya da askeri değil, aynı zamanda anlam üreten kültürel makineler oldu.

Gezen sistemi ise “seçilmiş bir kimlik” değil, seçilmemiş ama sorumluluk üstlenmiş insanlara dayanıyor.
Bu fark, tüm sistemin değer haritasını değiştiriyor:

ParadigmaSeçilmişlik SistemleriGezen Sistemi
Kimlik TemeliKutsal kavim / ulusAhlaki sorumluluk, yerel bilinç
HedefiHegemonya, kontrolYaşanabilirlik, adil paylaşım
Dağıtım ModeliMerkezden dünyayaYerelden merkeze, sonra küresele
Katılım BiçimiDışlayıcı / bürokratikKatılımcı, açık ve esnek



2. Gezen Mahalle: Modern Ummah’ın Mikro Modeli

İslam dünyası tarih boyunca genişlemiş ama sistem kurmakta zayıf kalmıştır.
Gezen Mahalle konsepti, bu boşluğu modern dijital araçlarla doldurmayı amaçlar:

  • Yerelde üretimi, paylaşımı ve dayanışmayı artırır

  • Kültürel, sosyal ve ticari alanları aynı sistemde birleştirir

  • Toplulukları hem fiziki hem dijital olarak birbirine bağlar

  • Kurumsallaşmadan kopmuş mahalle ruhunu geri getirir

Bu yönüyle, Gezen Mahalle, bir tür "dijital ümmet modeli" sunar:
Merkezi değil ama bağlantılı, hiyerarşik değil ama organize.


3. Gezen Mutfak, Gezen Pazar, Gezen Franchising: Sadece Ticaret Değil Kültürel İyileştirme

Gezen projeleri sadece birer e-ticaret ya da yemek girişimi değildir.
Her biri, üretimin ve tüketimin kimin değerine hizmet ettiği sorusunu merkeze alır.

  • Gezen Mutfak → Mutfak içi mutfak modeli ile hem ekonomik sürdürülebilirlik hem de mikro girişimcilik

  • Gezen Pazar → Adil dağıtım ve doğrudan üretici-tüketici bağlantısı

  • Gezen Franchising → Sadece marka değil, bir yaşam tarzı ve üretim modeli yayılımı

Bu sistemler, kapitalist zincir modellerine karşı, ahlaki ve sürdürülebilir ağlar sunar.


4. İslam’ın Evrensel Mesajı ile Uyum

Gezen sisteminin alt yapısı; seçilmişlik iddiası yerine, adalet, dayanışma ve tebliğ fikrine yaslanır.
Bu, İslam’ın Kur’an’daki temel çağrısıyla örtüşür:

"Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık... En üstün olanınız, en takvalı olanınızdır."
(Hucurat 13)

Gezen sistemi de üstünlüğü:

  • Üretim gücünde değil, paylaşım ahlakında,

  • Kapitalde değil, faydada,

  • Ülkede değil, insanlıkta arar.

Bu haliyle Gezen Ekosistemi, seçilmişlik değil çağrılmışlık ekseninde hareket eder.


5. Riskler ve Fırsatlar

🛑 Riskler:

  • Toplumun dijital altyapı ve bilinç düzeyinin yetersizliği

  • Devlet yapısının hâlâ merkeziyetçi ve kontrolcü olması

  • Küresel hegemonların benzer sistemlere karşı müdahaleci tavrı

✅ Fırsatlar:

  • Artan güvensizlik ve sistem yorgunluğu → alternatif sistemlere ilgi

  • Genç nüfus → dijital araçlara açık

  • Kriz zamanlarında yerel sistemler daha güçlü dayanıklılık sağlar

  • Küresel sivil ağlarla birleşme imkânı


Sonuç

ABD ve İsrail, teolojik ve politik seçilmişlik mitlerini hegemonik sistemlere dönüştürdü.
İslam ise evrensel ama sistemleşememiş bir ahlaki çağrı olarak kaldı.
Bugün, bu boşluk ahlak, teknoloji, yerellik ve kültürel bilinçle örülmüş yeni sistemlerle doldurulabilir.

Gezen Projeleri, bu ihtiyaca cevap verecek potansiyele sahiptir:
Sessiz ama etkili, küçük ama anlamlı, yerel ama evrensel bir model.

Artık seçilmiş olan değil, çalışan sistem konuşmalı.
Çünkü gelecek, adaleti kuranlara ait olacak.

Seçilmiş Milletler, Seçilmiş Uluslar ve Evrensel İnsan: Tarihin Kırılma Noktasında Din, Kimlik ve Sistem

Tarih boyunca toplumlar kim olduklarını, neden burada olduklarını ve nereye gittiklerini anlamlandırmak için büyük anlatılar inşa ettiler. Bu anlatıların bazıları “biz seçildik” iddiası üzerine kuruldu. Bu inanç, Yahudilerde “Tanrı’nın seçilmiş kavmi” olmakla, Amerikalılarda ise “Tanrı’nın seçilmiş ulusu” olma algısıyla vücut buldu.

Peki ya İslam?
İslam’da seçilmiş bir kavim ya da ulus yoktur. Tüm insanlık hitap alanıdır.
Ve bu farklılık, sadece bir inanç ayrımı değil, dünya sistemlerini belirleyen bir paradigma farkıdır.




1. Yahudi Geleneği: Tanrı'nın Seçilmiş Kavmi

Museviliğe göre Yahudiler, Tanrı’nın doğrudan yaptığı ahitle “seçilmiş halk”tır.
Bu seçilmişlik, onları özel kılar, farklılaştırır ve bir "korunmuşluk" alanı yaratır.

Etkisi:

  • Tarih boyunca hem içe kapanmayı hem de güçlü dayanışmayı doğurdu.

  • Diaspora bilinci, kimliği her yere taşıdı ama içine kapanık tuttu.

  • İsrail Devleti kurulurken bu seçilmişlik ideolojisi siyasi bir motivasyona dönüştü.


2. Amerikan Protestanlığı: Seçilmiş Ulus Miti

Amerikan kurucu ideolojisi, Protestan kökenli “Tanrı’nın yeni İsraili” anlayışından beslendi.
Yeni Dünya’ya gelen Puritanlar, kendilerini “Tanrı’nın görevlendirdiği halk” olarak gördü.
Amerika bir ülke değil, bir misyondu.

Etkisi:

  • Demokrasi, piyasa, ordu, medya... Hepsi bu seçilmişlik mitini taşıdı.

  • Küresel müdahalelerini “ahlaki görev” olarak gösterdi.

  • ABD’nin modern hegemonyası bu dini-politik kimlik üzerine kuruldu.


3. İslam: Seçilmiş İnsan Yok, Evrensel Davet Var

İslam’da kavim, ulus veya ırk temelli seçilmişlik yoktur.
Kur’an, “Ey insanlar!” diye başlar.
Takva, bilinç, adalet ve ahlak; bireyin değer ölçüsüdür.

Etkisi:

  • Evrenselci bir sistem önerisi sundu.

  • Ümmet kavramı birey-toplum dengesini kurdu.

  • Ama siyasi bir yapı değil, ahlaki bir cemaat oluşturdu.


4. Bu Farklılıklar Ne Doğurdu?

KategoriYahudilikAmerikan Protestanlığıİslam
Temel İnançSeçilmiş kavimSeçilmiş ulusEvrensel insan
SistemKendi halkını koruyan yapıDünya sistemine müdahil yapıAhlaki düzen öneren yapı
Dışa DönüklükKısıtlı ve savunmacıYayılmacı ve müdahaleciDavetkâr ama savunmasız
Modern Etkisiİsrail DevletiABD HegemonyasıDağınık İslam dünyası

5. İslam Neden Geri Kaldı?

İslam geri kalmadı.
İslam’ı sistemleştiremeyen Müslüman toplumlar geri kaldı.

Çünkü:

  • Seçilmişlik mitinden değil, ahlaki sorumluluktan hareket ettiler.

  • Ama bu sorumluluk, kurumsal yapıya dönüşemedi.

  • Cemaat, ümmet, tarikat gibi yapılar toplumsal ama sistemsel değildi.


6. Peki Ne Yapmalı?

Bugünün dünyasında yeni bir sistem kurmak için:

  • Seçilmişlik değil sorumluluk bilinciyle hareket edilmeli

  • İnanç sistemleri devlet ve toplum modellerine dönüştürülmeli

  • İslam dünyası içe değil dışa dönük, üretken ve şeffaf yapılar kurmalı

  • Ahlaki üstünlük, teknik altyapı ve organizasyon gücü ile desteklenmeli


Sonuç

Yahudiler seçilmiş kavim, Amerikalılar seçilmiş ulus olmayı sistemleştirdi.
Müslümanlar ise tüm insanlığa mesajı olan bir dine sahip oldukları halde bunu kurumsal ve siyasi bir sisteme dönüştüremedi.

Ama hâlâ vakit var.

Seçilmiş olmayı değil, kapsayıcı ve adil olmayı seçtiğimizde;
İnsanlığa dayatılan değil, sunulan bir sistem inşa edebiliriz.
Bu sistem bir hegemonya değil, bir medeniyet olur.

Seçilmişlik Mitinden Evrensel Sisteme: Gezen Projeleri ve Yeni Bir Medeniyet Modeli

 Dünya, uzun süredir bir "seçilmişler" sistematiği üzerinden yönetiliyor. İsrail, kendisini Tanrı’nın seçilmiş kavmi; Amerika is...