Özet
Bu makale, tarihsel materyalizmin “devrim”
kavramını çağdaş bilimsel ve düşünsel gelişmeler ışığında yeniden ele
almaktadır. Modern fizik, bilişsel bilimler ve dijital toplum kuramı; değişimin
yalnızca maddi koşullarla değil, gözlemci bilincin yönelimiyle de
şekillendiğini göstermektedir. Bu bağlamda “bilinçli evrim”, hem toplumsal hem
bireysel dönüşüm süreçlerinin yeni kuramsal çerçevesi olarak önerilmektedir.
1. Giriş
Klasik tarihsel materyalizm, toplumsal
değişimi üretim biçimleri ve maddi ilişkiler üzerinden açıklar. Karl Marx’a
göre, “insan bilincini belirleyen toplumsal varlıktır.” Ancak 20. yüzyılın
sonundan itibaren bilgi kuramı, sistem teorisi ve kuantum fiziği alanlarında
ortaya çıkan yeni bulgular, gözlemcinin gerçeklik üzerindeki etkisini
tartışmaya açmıştır. Bu durum, “maddi belirlenim” anlayışının mutlak
olmadığını, bilincin de dönüşümün etkin bir unsuru olabileceğini
göstermektedir. Dolayısıyla “devrim”, artık yalnızca dışsal bir sistem çöküşü
değil, bilinçsel bir paradigma değişimi olarak da değerlendirilebilir.
2. Devrim ve Evrim Arasındaki Diyalektik
Evrim, toplumsal ya da biyolojik düzlemde
birikimli değişimdir; devrim ise bu birikimin niteliksel bir eşiğe ulaşmasıyla
ortaya çıkan sıçramadır. Bu diyalektik ilişki, doğa yasaları kadar toplumsal
yasalar için de geçerlidir. Ancak evrim, yalnızca kendiliğinden bir süreç
değildir. İnsan bilinci, seçimleri ve yönelimleriyle evrimin hızını ve yönünü
değiştirebilir. Bu noktada kuantum gözlemci etkisi önemli bir metafor sağlar:
Bir sistemin gözlenme biçimi, onun durumunu değiştirebilir. Toplumsal
süreçlerde de benzer bir olgu geçerlidir — farkındalık, yeni davranış kalıpları
ve yeni kurumlar yaratır. Dolayısıyla bilinç, toplumsal evrimin pasif değil,
aktif bir bileşenidir.
3. Bilinçli Evrim Kavramı
“Bilinçli evrim”, bireylerin ve toplumların
kendi gelişim süreçlerini farkındalıkla yönlendirmesi anlamına gelir. Bu
kavram, hem Marx’ın diyalektik materyalizmi ile hem de modern sistem teorisi ve
bilişsel bilim ile kesişir. Çünkü her iki yaklaşım da insanın hem özne hem
nesne olduğunu kabul eder: İnsan, tarihi yapar ama koşullarını da tarih
belirler. Dijital çağda bu diyalektik daha görünür hale gelmiştir. Bilgi,
enerji ve üretim biçimleri artık sadece fiziksel değil, bilişsel düzlemde
yeniden üretilmektedir. Bu nedenle devrim, artık üretim araçlarının değil,
bilinç araçlarının dönüşümüyle tanımlanabilir.
4. Devrimin Yeni Alanı: Dijital ve Bilişsel Sistemler
21. yüzyılın “sessiz devrimi” dijital ağlarda
yaşanmaktadır. Veri, algoritma ve yapay zekâ sistemleri, insan davranışını ve
toplumsal örgütlenmeyi yeniden biçimlendirmektedir. Bu süreç, klasik anlamda
bir devrim değildir; çünkü görünür bir yıkım yoktur. Ancak bilgi üretim
biçiminin kökten değişmesi, Marx’ın tarif ettiği anlamda bir “üretim ilişkileri
dönüşümü”dür. Dolayısıyla günümüz devrimleri, artık sokakta değil; bilinçte,
değerlerde ve dijital ağlarda gerçekleşmektedir. Bu dönüşüm, “bilinçli evrim”
sürecinin tarihsel karşılığıdır.
5. Sonuç
Devrim ve evrim, birbirinden bağımsız
süreçler değil, aynı dönüşümün iki yönüdür. Evrim sürekliliği, devrim eşik
aşımını temsil eder. Ancak modern bilimsel ve bilişsel perspektif, bu sürecin
yalnızca maddi değil, bilinçsel bir boyutu da olduğunu göstermektedir. Bu
nedenle geleceğin devrimi, “bilinçli evrim” biçiminde ortaya çıkacaktır: İnsan,
kendi bilincini dönüştürerek hem toplumu hem doğayı yeniden kurma kapasitesine
sahiptir. Gerçek devrim, bilincin evrimidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız işin teşekkür ederim.