EMPERYALİZME KARŞI MİLLİ DURUŞA DEVAM..
Deneyelim.
Öncelikle şu tespiti yapıp geçelim. Kemalizmin tasfiyesi için çaba gösteren kesimler ,bu kabarma sonrasında savunmacı veya Kemalizm eleştirisi yapmaya devam ederek bu kabarmayı karşılamaya çalışıyorlar. Bu normaldir, ama güncel konjonktürü dikkate alırsak stratejik olarak safcadır.
Açıklayalım.
Küresel emperyal saldırının son aşamalarında özellikle iktidar karşıtı birbirine benzemezleri modern-laikçi-islam karşıtı zeminde buluşturmaya çalışması ister istemez yeni bir sosyoloji üretti. Son dönem yapılan seçimlerde neredeyse iktidarı geri alma aşamasına gelen bu suni ittifakın Kemalizm zemininde toplatılması tesadüf değildi.
Tesadüf değildi çünkü, bizatihi Osmanlı Devleti' ni ve İslam Halifeliğini yıkıp tasfiye eden, dış kaynaklı İttihat Terakki Cephesi/Zihniyeti ve ittifak kurduğu kesimler de aynen bugünkü kesimlerdi.
O günün şartlarında başardıklarını bugün başaramadılar, çünkü konjonktür farklı idi.
Ancak, bu başarısızlıklarına karşın bugün ulaştıkları ‘Erdoğan Karşıtı' sosyolojik zemin oluşmuş görünüyor. İttifakı oluşturan kesimlerin hiç birisi , (hele % 25 bandındaki CHP ,tüm "Müslüman kesimi kazanma " ataklarına rağmen ) iktidar olmaya yakın değilken, diğer tüm kesimler (alevi-kürt,gayrimüslim) bir araya geldiklerinde kılpayı seçimleri kaybetme aşamasına geldiler. Bu önemlidir.Zira başardıklarında hızla karşı devrimci-gerici bir süreci başlatacaklardı. Ancak bundan daha önemlisi vesayetçi zihniyeti toplumsal katmanlara yerleştirmiş olmalarıdır.
Bu tespiti burada bırakalım ve asıl güncel konjonktüre ve stratejilere gelelim.
Küresel emperyallerin, özellikle ABD ‘ nin son stratrejik hedefleri ve özellikle bölgemizi ilgilendiren ataklarına baktığımız zaman ,kayıtsız kalınamayacak gelişmeler ve olasılıklar önümüzde duruyor. Nedir bunlar?
1- Enerji-Petrol sahası ve yollarının güvenliği (kendileri bakımından) için Suriye,Irak' tan sonra İran' a saldırı planları uygulama aşamasındadır.
2- Astana İttifakı' nın Suriye' de sağladığı görece uzlaşmaya karşın, ABD özellikle Doğu Suriye' de kendisine bağlı Kürt Devleti kurmaya çalışmaktadır.Diğer bazı devletlerle beraber Türkiye, buna karşıdır. Güvenlik sorunu olarak görmektedir. Ama Türkçesi şudur, "emperyalistlerin bölgemizdeki egemenliklerini istemiyoruz artık"
Başka gerekçeler de yazabiliriz ama güncel konjonktürü ve stratejileri anlamak için şimdilik gerek yok.
Şu nedenle;
1- Dış ve bölgesel tehditlere karşı içeriyi olabildiğince sağlam ve birlik halinde tutmak zorundayız.
2-
Zaten ulusal ölçekte Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi' nin kurulması ve
milli/yerli liderliğin yönetimde olması sebebiyle kurumsal iktidarı
sağlama aldık, yakın vadede bir sorun yoktur.
3-
Önümüzde yerel seçimler vardır. Her ne kadar yerel seçimlerle ,ulusal
seçimler birbirinden farklı olsa da, saldırı için pusuda bekleyen
küresel emperyaller ve işbirlikçileri ,olası oy kayıplarında erken seçim
stratejilerini devreye alabileceklerdir.Bu nedenle içerdeki
konsolidasyonun sağlamlaştırılması, gereksiz polemiklerden uzak
durulması, birliği sağlayacak stratejiler üzerinde yoğunlaşılması ve
birliği bozacak adımlara izin verilmemesi gereklidir.
4-
Ancak, düşman da elbette uyumuyor ve yukarda değindiğimiz ‘kemalist
kabarma' örneklerinde olduğu gibi, Erdoğan karşıtlarını Kemalizm
potasında eritmeye çalışmaktadır.
5-
Bu topraklar, üzerinde yaşayan her bir insanın ortak vatanıdır. Tüm
farklılıklarımızla ortak vatanımızı emperyallere karşı savunmak hem
haysiyetimiz, hem çıkarımız gereğidir.
Bu
nedenle, toplumsal yaşam içinde farklı değer yargılarına , inançlara
sahip her kesime karşı saygılı, hoşgörülü olmalı, varlıklarını
tanımalıyız. Ta ki, onlar da diğer kesimlere karşı saygı ,hoşgörü ,
varlığını tanıma zeminlerinden çıkmayıncaya kadar.Bunları yapanlar zaten
işbirlikçi kesimler veya içimizdeki kriptolardır.
Ancak..
Ulaşılan
güncel milletin egemenliğine dayanan demokratik hukuk sisteminde, hala
100 yıl öncesinin faşizan söylem ve uygulama talepleri ile diğer
kesimlere ırkçı /faşizan saldırılara konjonktür dikkate alınarak sessiz
ve seyirci mi kalınacaktır? Elde edilen kazanımlara karşın millete ve
değerlerine hakarete sessiz mi kalınacaktır?!
Elbette hayır!..
Öncelikle
zaten toplumsal hayatımızda ve kültürlerimizde bu ırkçı/faşizan söylem
ve davranış biçimleri hoş görülmemekte ve nefretle karşılanmaktadır.
Peki bu yeterli midir? Hayır...
Madem
ki farklılıkları gözeten hukuk devleti kurma ve geliştirme vaadi ve
sözü verildi, o zaman bu sapkınlıklar hukuk zemininde ceza konusu
olmalıdır.
Meclisin bir an önce nefret suçları konusunda yasa çıkarması ve ağır cezalarla uygulanması şarttır.
Emperyalizme
karşı milli mücadelemizde birliği bozan, hangi kesim olursa olsun
diğerlerini düşman gören, ırkçı/faşizan eğilimler hukuk önünde
yargılanmalıdır.
Egemen olan çoğulcu millet iradesi bunu istiyor ve bekliyor...
Tabii bu da yetmez..
Başta
iktidar partisinin ve diğer parti yönetimlerinin, kanaat önderlerinin ,
sivil toplum kuruluşlarının birliği geliştirici, diğer kesimlere
dayatmacı ırkçı/faşizan ve ötekileştirici eğilimleri red etmeleri ve söz
ve uygulamalarında tersine uygulamalarla birliği geliştiren,
diğerlerine saygı ve hoşgörü kültürünü her anlamda artıran örnekler
sunmalıdırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız işin teşekkür ederim.